Antalya İlinin Alanya İlçesi tüm dünyada tanınan ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biridir.
Antik çağda Pamfilya ve Klikya arasındaki bölgede yer alan Alanya her iki kültürden de etkilenmiştir. Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından 1. Allaaddin Keykubat’ın (1200-1237) kaleyi kuşatıp alması ile Türkler’in egemenliğine girmiş ve şehrin ismini Alaiye olarak değiştirilmiştir. 1935 yılında Alanya’yı ziyaret eden Atatürk ise kente Alanya adını vermiştir. Selçuklu’lar başkentleri Konya’nın yanında Alanya’yı da ikinci bir başkent ve kışlık merkez olarak kullanmışlardır. Bu yüzden Alanya’nın her yerinde Selçuklu izleri, eserleri ile karşılaşılır.
Yukarıda Alanya Kalesi üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar İçkale, Ehmedek (Ortakale) ve Dış kaledir. Bu bölümler arasında gezerken Akşebe Mescit ve Türbesi,Süleymaniye Camii ziyaret edilmesi gereken eserlerdir.
Kızılkule:
13. Yüzyılda Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Halep’li yapı ustası Ebu Ali Reha el Kettani’dir. Sekizgen planlı inşaa edilen Kızılkule limanı, tersaneyi ve Alanya Kalesi’ni deniz yönünden gelecek saldırılara karşı korumak amacıyla yapılmıştır.
Dış yüzeyinde barındırdığı kitabelerden birinde “Allah’a minnet” ve diğer bir kitabede Alaaddin Keykubat adına yazılmıştır ve inşa tarihinin 1226 Nisan ayı olduğu belirtilmiştir. 33 Metre yüksekliğindeki Kızılkule’nin alt kısımlarında kireç taşı, üst kısımlarında ise kırmızı tuğla kullanılmıştır. Bu tuğlaların kırmızısı kuleye adını vermiştir. Kızılkule çarpıcı iç yapısı ile zemin kat, birinci kat, asma kat, açık kat ve açık teras olmak üzere beş katlıdır.
Kızılkuleye giriş ücretlidir. Giriş katı ve 1. katı sergi salonu olarak kullanılmaktadır. Tüm katları gezilebilen kulenin en üst kat terasın manzarası çok güzeldir. Liman, tophane, tersane, surlar, mendirek, tersane plajını kuleden kuşbakışı seyredebilirsiniz. Binanın mimariside gezenleri ayrıca etkilemektedir. Alanya gezilerinde muhakkak gezilip görülmesi gereken yerlerinden biridir.
Syedra Antik Kenti:
Alanya ilçe merkezine 22 km uzaklıkta Seki Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Ana yoldan sonra dar bir asfalt yol antik kente yaklaşık 1 km kalana kadar devam ediyor. Eski okulun arkasına arabanızı park edebilirsiniz. Buradan sonra toprak yol başlıyor. Ancak arazi aracı ile devam etmek mümkün (Haziran 2016) toprak yoldan 1 km den fazla tırmanmak gerekiyor. Bu tarihte antik kenttin içinde yürüme yolları düzenleme ve makilik alanın temizlenmesi çalışmaları devam ediyor. Alanya Kaymakamlığı bu alanın turizmin hizmetine girmesi için her türlü çalışmaya destek oluyor. Toprak yolda zaman içinde normal araçların çıkabileceği hale gelebilir. Syedra Antik Kentini görmek isteyenlerin sıkı bir yürüyüşe hazır olması gerekiyor. Kente tırmanırken yanınıza su almayı unutmayınız. Antik kentden manzara görülmeye değer güzellikte.
Syedra Kenti M.Ö. 3. yy. da, bugünkü Kargacı ve Seki köylerinin sınır oluşturduğu bir tepede kurulmuştur. Alanya Arkeoloji Müzesi’nin yaptığı kazı çalışmaları sonunda kent tarihinin M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzandığı varsayılmaktadır. Kent varlığını 13. yüzyıla kadar sürdürmüştür.
Kente halen ayakta duran anıtsal kapıdan girilmektedir. Antik Kentin çevresi surlarla çevrelenmiştir. Antik Çağdan günümüze gelen ve kentin su ihtiyaçını karşılıyan içleri sıvalı doğal kaynaktan beslenen sarnıçlar vardır. Kentin doğusunda hamam binası yer almaktadır. Zemininde yer yer mozaik kalıntıları görülmektedir. Hamamın hemen batısında kuzey-güney doğrultusunda kentin sütunlu caddesi uzanmaktadır. Kentdeki diğer önemli yapılar tapınak, tiyatro, dükkanlar, evler ve kent surlardır.
Damlataş ve Kleopatra Plajı:
Mavi Bayraklı Damlataş ve Kleopatra Plajları Alanya’ya girişte tarihi yarımadanın, Alanya Kalesinin batı tarafında yan yana yer alır.
Damlataş Plajı Damlataş Mağarasının önündeki kıyıdır. Tarihi yarımadanın batı eteklerine dayanmıştır. Mısır kraliçesi Kleopatra ile Roma İmparatoru Antonius’un burada yüzmüş olması ile ünlüdür. Plajın yarımadaya doğru uzanan ve iri taşlardan oluşan küçük koyu Kleopatra adıyla anılır. Kleopatra Koyunun özelliği suyunun berraklığı dır. Deniz gözlüğü ile yüzüldüğünde balıkları ve deniz dibinin doğal güzelliklerini çok rahat seyretmek mümkündür.
Damlataş Plajının hemen yanından başlayan Kleopatra Plajı Alanya ilçesinin en çok bilinen, tanınan ve sevilen plajlarından dır. Yaklaşık 2 km uzunluğa sahiptir.
Her iki plajda halka ücretsiz açık olup, şezlong ve şemsiye hizmeti ücretlidir. Bir çok plaj işletmesinin de bu ücretleri makul seviyelerdedir.
Alara Çayı:
Orta Toroslar’ın 2.647 rakımlı Akdağ ve Kuşak dağlarından doğup yaklaşık 62 km uzunlukta yeşillikler içinden geçip Akdenize dökülen bir çaydır. Bugünkü adı Ulugüney Çayıdır. Alanya’nın Okurcalar Beldesinden ulaşılır.
Çayın geçtiği Alara Bölgesi tarih boyunca birçok denizci toplumun için yerleşim yeri olmuştur. Bizanslılarda, Selçuklularda ve Osmanlı İmparatorluğu zamannında, İpek Yolu üzerinde kervanların duraklama noktası olarak kullanılmıştır.
Alara Çayı’nın üst kısmında rafting ve kano parkuru Güzelbağ beldesinde başlar, Alara Kalesinde biter. Çevresinde bir çok balık lokantası olan Alara Çayında ayrıca piknik, yüzme, yürüyüş, balık avı ve fotoğraf çekme aktiviteleri yapabilirsiniz. Alara Kalesi ve Alara Han’ı gezebilirsiniz. Çayın oldukça serin sularında yüzmek aşırı sıcaklarda ayrı bir keyiftir. Alara Han Alanya’ya yaklaşık 38 km, Side’ye 39 km uzaklıktadır. Bölgede tarih ve doğal güzelliklerle iç içe güzel bir gün geçirebilirsiniz.
Alanya Arkeoloji Müzesi:
Alanya merkezde yer alır. Damlataş Mağarasına yakındır ve ulaşımı çok kolaydır.
Son yıllarda yenilenmiştir. Gerek bahçe düzenlemesi gerekse salon düzenlemeleri ile çok güzel bir müzedir. Sergilenen eserlerin zenginliği de diğer bir gezilme sebebidir. Alanya’ya seyahat ederseniz muhakkak geziniz, ziyaret ediniz.
Müzenin simgesi durumundaki çok iyi koruna gelmiş olan İ.S. 2. yy’a tarihlenen 52 cm yüksekliğindeki bronz Herakles Heykeli ise ayrı bir salonda sergilenmektedir.
Müzenin bahçesi açık teşhir olarak düzenlenmiş olup; bölgeye özgü ostoteklerle (kemik-kül muhafaza kutusu) Roma dönemi nekropolleri anlatılmak istenmiştir. Ostotekler, müze koleksiyonunun önemli bir bölümünü oluşturmakta olup, burada özgün örnekleri görmek mümkündür.
Ayrıca Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait İslami mezar taşları, Roma dönemi sütun başlıkları ve İslami dönem yazıtlar da sergilenmektedir. Bahçemizin diğer bir köşesinde ise Roma döneminde zeytinyağı üretimini anlatan ve tarımda kullanılan aletlerin yer aldığı “tarım köşesi” bulunmaktadır.
Sapadere Kanyonu
Şehir merkezine 45,1 km uzaklıkta olup yolculuk yaklaşık 59 dakika civarında sürmektedir. Sapadere Kanyonu yoluda en az kanyonun kendi kadar etkileyici ve güzel manzaralara sahiptir. Sapadere Kanyonuna giderken Torosların kalbine seyahat ettiğiniz hissine kapılırsınız. Buda yolculuğunuzu sıkıcı olmaktan çıkarmaktadır.
Sapadere Kanyonuna ulaşım özel turlar ve özel araçlarla sağlanmaktadır. Tarifeli sefer yoktur. Demirtaş beldesi ise kanyona 15 km mesafede olup kanyona ulaşım sağlamaktadır.
2008 yılında Alanya Orman İşletme Müdürlüğü ve Sapadere Köyü Muhtarlığı ile birlikte bu doğa harikası alanı düzenleyerek Türk Turizminin hizmetine sunmuştur. Kanyon içinde yürüyüş yolunun sonunda yer alan şelale ile doğal havuz resim çekmek veya çektirmek için en güzel noktalardan biri.
750 metre uzunluğundaki kanyonun girişinde aracınız rahatlıkla park edebileceğiniz bir alan, yapay göletler, tek bir lokanta, piknik alanı ve hediyelik eşya satış yeri vardır. Giriş ücretlidir.