Feryal Gülman, iddialı eğitim geçmişini henüz 25 yaşında TOKİ dış ilişkiler dairesi başkanlığı görevi ile taçlandıran, sosyal sorumluluk projelerini hayatına entegre etmiş, şık giyim tarzıyla her zaman beğenilen, hayata bambaşka bir pencereden bakan güçlü bir kadın… Ve mükemmel bir anne…
“Kimseyle ilgili önyargı geliştirmem; çünkü bu yapılabilecek en kolay şeydir” sözleriyle hayata bakış açısını ifade eden Feryal Gülman samimi bir söyleşiyle konuğumuz oldu.
-Öncelikle bize vakit ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz. Röportajımıza kısaca sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?
Ankara doğumluyum. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunuyum. Okulumu bitirdikten sonra emlak pazarlaması konusunda kendimi geliştirdim. Eğitim aldım ve Alarko Holding’de çalışmaya başladım. Alarko’da ki tecrübelerimin bana çok büyük faydası oldu. Daha sonra Ankara’dan teklif aldım ve henüz 25 yaşındayken TOKİ’de dış ilişkiler dairesi başkanlığı yapmaya başladım. Orada çok başarılı projelere imza attık. Mimarlıktan sonra satış ve pazarlama üzerine eğitim aldığım için emlak pazarlama konusunda daha deneyimliydim. TOKİ dış ilişkiler dairesinde de tamamen bu konu üzerinde çalıştım. Sonrasında evlilik nedeniyle Ankara’daki görevimden istifa ettim. 1992 yılı itibariyle İstanbul’da aile şirketimizde çalışmaya başladım.
-Giyiminiz, kuşamınız ve tarzınızla her zaman konuşuldunuz. Bunun yanı sıra İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi gibi iddialı bir eğitim geçmişiniz var. Peki bu dört dörtlük tablo içerisinde Feryal Gülman’ın hayatı ne yönde ilerliyor?
Çocukluğumda, okul hayatım boyunca ve kariyer yaşamımda, kısacası hayatımın her döneminde sorumluluk sahibi, prensipleri ve doğruları olan bir kadın oldum. Kendi doğrularımın ve kurallarımın dışına çıkmamaya çalıştım. Mükemmeliyetçiyim ve fazla programcıyım. Yarın ne yapacağımı saati saatine bilmek isterim. Sürprizler, aniden gelişen olaylar beni çok şaşırtır ve bocalatır. Fakat insanız ve gün içinde başımıza önceden tahmin edemediğimiz birçok olay gelebiliyor. Bu noktada tek temennim Allah’ın bana kaldırabileceğim kadar yük vermesi… Şuan normal olmayan bir yaşam sürecinin içindeyim. Yaşamımda bazı değişiklikler oldu. Evlilikten boşanma sürecine geçtim ve bu süreç hayatımı ciddi anlamda etkiledi. Oğlum bu süreçte Amerika’da olmasına rağmen bana çok destek oldu. Onun haricinde rutin hayatım devam ediyor…
– Oğlunuzdan bahsetmişken… Feryal Gülman nasıl bir annedir?
Disiplinli bir anneyim. Yaşadığım değişimler, kişiliğimdeki disiplini değiştirmedi. Oğlumla da her zaman disiplinli, aynı zamanda arkadaş gibi bir anne olmaya çalıştım. Bu dengeyi çok iyi korumak gerekiyor. Gerektiğinde arkadaş olmayı, gerektiğinde ise anne olduğumuzu hatırlatmayı bilmemiz lazım… Oğlumun çocukluk döneminde çok kuralcıydım ve derslerini hep ben çalıştırırdım. Ancak bazen çocuklar anne ile öğretmen statüsünü birbirine karıştırabiliyor. Ben de oğlumla ilişkimizin yıpranmaması amacıyla ergenlik döneminden itibaren bazı dersleri için özel ders aldırmaya başladım. Çünkü ergenlikle birlikte fark ettim ki oğlumla sohbet etmem gerekiyor, nasıl bir çevresi olduğunu, neler yaptıklarını bilmem gerekiyordu. Onu anlamak için de onun dilinden konuşmaya başladım. İlişkinin her türlüsünde güven çok önemlidir. Ben oğlumu benimle paylaştığı şeylerden dolayı hiçbir zaman pişman etmedim.
-Giyiminiz, kuşamınız ve tarzınızla her zaman konuşuldunuz. Öncelikle bu denli ön planda olmanın sizde yarattığı duygu nedir?
Ön planda olmak, konuşulmak adına herhangi bir çaba sarf etmiyorum ve dolayısıyla bu durum beni yormuyor, etkilemiyor ve doğal halimden hiçbir şey değiştirmiyor. Benim ön yüzüm, arka yüzüm yok. Olduğum gibi bir insanım. Çevremde de yapmacık insanların olmasını istemiyorum. Kimseyle ilgili önyargı geliştirmem; çünkü bu yapılabilecek en kolay şeydir… Ben fazlasıyla toleranslıyımdır ancak samimiyetsizliği hissettiğim an kendimi geri çekerim.
-Kendi tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Modayı takip eder misiniz?
Giyim tarzımı klasik olarak tanımlayabilirim. Kurallarım vardır ve o kurallar doğrultusunda, modanın çizgisi dışında kalmadan tarzımı korumaya çalışırım. Modayı takip etmeyi seviyorum. Bence modayı takip ederken insanın dikkat etmesi gereken ilk şey vücut tipidir. Çünkü her insanın mutlaka olurları veya olmazları vardır. Örneğin ben fazla dekolte giyinmekten hoşlanmıyorum. Kendime yakıştırmıyorum. Fakat bu demek değildir ki dekolte kıyafet kimseye yakışmaz. Bazıları bu tür elbiseleri çok güzel taşıyabiliyor. Benim tutucu bir yönüm var. Ve bu yönüm giysilerime de fazlasıyla yansıyor. Vücudumu ön plana çıkaracak kıyafetler giymekten kaçınırım. Çünkü zarif olmak benim için her zaman daha önemli…
“KİŞİ GİYİMİYLE AĞIRLANIR, KONUŞMASIYLA UĞURLANIR!”
-Kıyafet ile karakter arasındaki bağı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Kişi giyimiyle ağırlanır, konuşmasıyla uğurlanır” sözü giyimin önemini çok güzel anlatan bir sözdür. Güzel giyinmek, kapıların açılmasında en büyük yardımcıdır. Kendinizi gösterme fırsatı bulabilmek için bakımlı ve düzgün görünmeniz gerekir. İşin geri kalan kısmı ise tamamen zekânız ve karakterinizle ilgilidir.
“BENİM HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI, ÇOCUĞUMUN OLDUĞU GÜNDÜR”
-“Hayatımın dönüm noktası” dediğiniz bir an oldu mu?
Benim hayatımın dönüm noktası, çocuğumun olduğu gündür. Çünkü anneliğin sorumluluğu dünyadaki hiçbir sorumluluğa benzemiyor. Canınızı hiç düşünmeden verebileceğiniz bir canlı geliyor dünyaya. Ve Artık başka biri oluyorsunuz. Bebeğiniz tamamıyla size bağımlı ve siz onun bütün geleceğini hazırlamak zorundasınız… Bu büyük değişim gerçekten bir dönüm noktası.
-Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?
22 senedir sosyal sorumluluk projelerine destek veriyorum. Sosyal sorumluluk çalışmalarıma ilk olarak lösemili çocuklarla başladım. 22 senedir de polis şehitleri için çalışıyorum. Bir dönem üniversite öğrencilerinin kişisel ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunarak gençleri geleceğin lideri olmaya hazırlayan ve Türkiye’nin insan kaynakları kalitesini yükseltmeyi hedefleyen Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı, TİKAV’da çalışmalarım oldu. Bunun yanı sıra Kalp Vakfı ve Koruncuk Vakfı ile birçok proje geliştirdik. Okumak isteyen ancak maddi yetersizliği nedeniyle okuyamayan ya da çalışmak zorunda kalan çocuklarımıza destek amacıyla kurulan TOÇEV Derneği’ni de gönülden destekliyorum.
– İleriye yönelik hedefleriniz ve projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Öncelikli hedefim, oğlumun başarılı bir eğitim hayatının olması. Elbette çalışma hayatımda da ileriye yönelik yenilikler, sürpriz projeler var.
Artık her şey çok değişti!
Geçmişten günümüze sosyal sorumluluk anlamında çok şey değişti. Eskiden sponsor bulmak, davetlere çağırılacak sanatçı bulmak çok zordu. Artık her şey çok değişti. Günümüzde insanlar sosyal sorumluluk projelerine daha çok önem veriyor. Bu projelere katılan iki tip insan var. Bazıları gerçekten yardım amacıyla bu işi yapıyor, bazıları ise organizasyonda bulunmak için geliyor. Her ne sebeple gelirlerse gelsinler katılımlarıyla destek olmaları bizim için çok önemli. Çünkü amaç o vakfın kazanç elde etmesidir.
Birer cümle ile…
-Yaşamak: Sorumluluk
– Çalışmak: Mecburiyet; ama severek yapılırsa keyif…
– Aşk: Oğlum
– Huzur: Beklenti, amaç, odak
-Sağlık: Olmazsa olmaz
– Öfke: Gelip geçici
– Doğa: Miras