“Benim koleksiyonlarımda yapay olan hiçbir şey göremezsiniz. Çünkü ben kıyafete değil, kadına odaklanılması taraftarıyım.”
Mesleğini “Bana modacı denmesinden hoşlanmıyorum, ben okullu terziyim.”diyerek ifade eden Çiğdem Sonkurt ile koleksiyonları ve çalışmaları hakkında konuştuk.
-Koleksiyonlarınızı oluştururken baz aldığınız kriterler nelerdir? Tasarımlarınızda en çok hangi tür materyalleri kullanmayı seviyorsunuz?
Hazırladığım koleksiyonlarda “hayatı” baz alıyorum. Çünkü devamlı bir yerlere yetişme telaşı içindeyiz ve bu telaş içinde kadının kendini; rahat, seksi, güzel, naif ve romantik hissetmesi benim için önemli. Kullandığım materyallere gelince, genellikle benim koleksiyonlarımda yapay duran hiçbir şey göremezsiniz. Ben kıyafete değil, kadına odaklanılması taraftarıyım. Kumaş seçiminde de genellikle organik özellikte, organik boyalarla renklendirilmiş kumaşlar kullanmaya özen gösteriyorum. Tabi ki isteğe göre sezonun trend renklerini ve kumaşlarını da kullanıyorum. Şuan da yeni bir koleksiyonun sunum aşamasındayız. Bu koleksiyonumda iki farklı kadını sunacağım. Birincisi naif-romantik, ikincisi ise seksi kendinden emin, sert bir kadını ifade edecek.
Genel koleksiyondan, bireysel tasarımlarınıza kadar tasarım süreciniz nasıl gerçekleşiyor? İlham kaynağım dediğiniz bir şey var mı?
Genel koleksiyon olarak her şeyden ilham alabiliyorum; sadece bakmıyorum, görüyorum. Nişantaşı’ndan tarihi yarımadaya taşınmamın en büyük nedenlerinden biride bu. Atölyemin bulunduğu iş hanının Fransızlar zamanından kalma olması ve 700 yıllık tarihi bir yapı olması da bana ilham veren şeylerden…
Genel koleksiyonumda ”aşk” teması hep vardır. Kadını ve aşkı hep bir yerlerden yakalarım…
Bireysel olarak ise ilk etapta müşteriyi dinliyorum. Öncelikle normal bir arkadaşımla buluşmuşum gibi müşterilerimle sohbet ediyorum; ne istediğini, karakterini, konuşmasını, mimiklerini, hareketlerini değerlendiriyorum. Bu esnada ona uygun olacak tasarıma karar veriyorum. Hayalimdeki tasarımı kağıda döküp, çizip gösterdikten sonra üzerinde birkaç değişiklik uyguluyorum. Bu arada yalnızca bayan müşterilere değil erkekler için de tasarım yapıyorum.
-Bu kış gardıroplarımızda çoğunlukla hangi renkler olacak?
Kumaş olarak kaşmirler, ekoseler; renk olarak ise gri’nin tonları, pudra, bej gibi soft renklerdenin yanı sıra koyu mürdüm, füme, lacivert gibi net renkler…
-Erkek, bayan olarak renk ayırt edebilir miyiz?
Bu sene erkek giyimimi daha renkli olacak. Zaten farkettiyseniz detaylarda renk var. Son iki-üç yıldır da ceketlerde mendiller çok revaçta. Hatta bizde mendillerle ilgili bir koleksiyon hazırladık ve şu an bu koleksiyon satışta. Renk olarak değerlendirecek olursak mendillerde özellikle patlak renkler çok moda, giyimde ise bordo ve hardal sarısı yılın gözde rengi.
-Şimdiye kadar hangi ünlülere tasarım yaptınız?
Bade İşçil, Demet Akbağ, Betül Demir, Reyhan Karaca, Ece Gürsel, Aydın, Yavuz seçkin, Murat Dalkılıç…
-Yetenekli ve yaratıcı genç tasarımcılarla birlikte, isim yapmış markalar artık daha geri planda kalmış durumda. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Tekrar eskiye dönüş var aslında. Eskiden butikler yokmuş, herkes kıyafetini terzi de diktiriyormuş. Şimdi ise butikler var ve kıyafetlerde standartlık söz konusu olduğu için farklı olmak isteyenler tasarımcılara yöneliyor.
– Ali Dervişoğlu’nun proje koordinatörlüğünü yapmış olduğu “YANINDAYIM” isimli bir sosyal sorumluluk projesinin sanat yönetmenliğini yaptığınızı biliyoruz. Projenin detayları hakkında bilgi alabilir miyiz?
YANINDAYIM projesini Ali Dervişoğlu ve fotoğrafçı Esra POZAN ile birlikte hayata geçirdik. Proje kapsamında 7 ünlü Erkeği soyduk. Amacımız ise bugüne kadar meme kanseri ile ilgili bütün projelerde sadece kadınların yer almasından dolayı meme kanserinin sadece kadınlarda görülen bir hastalıkmış gibi algılanmasının yanlış olduğunu vurgulamaktı.
Erkeklerde meme kanseri kadına oranla daha hızlı yayılıyor. Kadının göğsü alınarak bir önlem alınabiliyor belki ama, erkeklerin meme dokusu kadınınki kadar gelişmemiş olduğu için onlarda işler daha farklı ilerliyor…
Kısaca Çiğdem Sonkurt
Bana modacı denmesinden hoşlanmıyorum ‘okullu terzi’ yim ben. Eğitimime ilk olarak Türkiye’de özel bir okulda başladım fakat eğitimi yeterli bulmadığım için bir dönem sonra okulu bıraktım. İstituto Marangoni Milano’da o sene burslu öğrenci almak için bir sınav açmışlardı başvurdum, davet edildim ve kazandım. Dünyanın her yerinden katılım olan bu sınavda Dünya 6. sı olmuştum. Bu benim için müthiş bir şeydi, yaşım da küçüktü. Hiç kimseyi de tanımıyordum. Kalktım gittim İtalya’ya …
İstituto Marangoni Milano’yu bitirdim. D&G nın D’si Dominico hocamdı ve ilk stajımı yanında yaptım. Sonrasında 2008 yılında Türkiye’ye dönerek “byÇİĞDEMSONKURTatelier” markasını oluşturdum ve profesyonel iş hayatıma başladım.