Organik bir büyüme içindeyiz!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Gözlük olayını hep arabaya benzetirim. Bütün araçların en ucuzu da en pahalısı da sizi işinize ve evinize götürür. Ancak sizi taşırken hissettirdiği bir konfor vardır ve bu konforu; materyalleri, aksesuarları, yakıtı ve güvenliği ile sağlar. Yani aracın pahalı olmasının bir sebebi vardır. Gözlükte de durum aynı şekilde…”

 

Gözlük sektörünün duayenleri arasında yer alan Kahraman Keleş, geçen yıl kurduğu markası Papary ile büyük beğeni kazandı. Üst segmenteki modelleriyle yabancı markalarla yarışmaya başlayan Papary’i yavaş yavaş büyütmeyi planladıklarını söyleyen Keleş, “Organik bir büyüme içindeyiz” diyor.

 

Kaç yıldır gözlük sektöründesiniz? Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

 

1981 yılında bir gözlük cam firmasında pazarlama uzmanı olarak sektöre başladım. Yaklaşık 15 yıl bütün Türkiye piyasasını dolaştım. Özal döneminde ithalat rejimi serbest bırakılınca kendi firmamı kurdum. İthal ettiğim ürünleri piyasaya satmaya başladım.1996’dan beri perakende sektöründe devam ediyorum. 33 yıl bu sektörde çeşitli bölümlerinde hizmet vererek bugünlere geldik. Perakende piyasasına çok sayıda yabancı firmalar girdi. Piyasada yetişmiş insan pek olmadığı için şubeleşmeyi düşünmedim. Sağlık sektörü olduğu için mağazaları yönetebilecek yetişmiş kalifiye personel gerekli. Mağazalaşmadan vazgeçtim.

 

Papary markası nasıl ortaya çıktı?

 

Türk insanını iyi tanıdığımı düşünerek onlara uygun olacak renk ve modellerde gözlükler tasarlayarak bir marka çıkarmak istedim. Fransız tasarımcı arkadaşlarla bu konuyu proje haline getirdik. 2014 yılında bir model tasarlayarak Papary diye bir marka oluşturduk. Bu yıl dört yeni model ekleyerek Papary’nin yeni koleksiyonunu çıkardık. Türkiye’nin butik özel mağazalarında bayilikler oluşturduk. Markamızı tanınmış birçok insan da büyük bir beğeni ile kullanıyor. 2016 için de tasarımları şimdiden başlattık…

 

Türkiye’de ilk kez ciddi anlamda yabancı markalarla yarışacak bir marka oluşturmuş oldunuz. Değil mi?

 

Bu Türkiye’de bir ilk oldu. Türk insanının da bir şeyler yapabileceğini ispat etmeye çalışıyoruz. İnsanların yaptıklarımızı kabul etmesi bizi daha da sorumlu yapıyor ve motive ediyor. İnşallah 2016’da muhtemelen çok daha başarılı pozisyonda devam edeceğiz. Tabii benim çocuklarımda bu işe dahil oldular. Şunu gördüm, eğer biz 5 – 10 yıl içinde bir şey yapmasaydık onların işçisi durumunda olacaktık. Ve bir daha yerli marka yapmak zor olacaktı…

 

Türkiye’nin genel problemi üretmemek. İnsanlarımızın özgüvenine kavuşması gerekiyor. Ben bunu bir örnek çalışma gibi başlatmış oldum. Umarım diğer meslektaşlarım da bunu örnek alır. Yeni markalar oluşturarak bizim öz enerjimizi dışarıya çıkarmış oluruz. Böyleye hem firmamıza, hem ülkemize hem de insanlarımıza faydalı bir yol çizeriz…

 

Kapasitemizi ve hacmimizi bilerek sakin bir şekilde yavaş adımlarla yola devam ediyoruz…

 

Gözlüklerinizin gördüğü ilgi ve satışlarınız ne seviyede?

 

2014 çalışmalarımız tamamen deneme amaçlıydı. Enerjimizi ve yaptığımız işin enerjisini müşterilerimiz ve piyasanın nasıl karşılayacağını test etmek açısından öncelikle tek bir model ile başladık. Sadece bir model olmasına rağmen inanılmaz bir enerji aldık ve çok beğenildi. O yüzden 2015’te dört model daha çıkardık. Bu dört modelde ürettiğimiz ürünlerde yüzde 80 satış gerçekleşti. Kapasitemizi ve hacmimizi bilerek sakin bir şekilde yavaş adımlarla yola devam ediyoruz. Bu çok önemli bir nokta ve biz bu durumu stoğa yakalanarak veya çok fazla hızlı gelişerek yok etmek istemiyoruz… O yüzden temkinli adımlarla, çok önemli noktalarda bulunarak, ticari bir hırsa bürünmeden çalışmalarımızı devam ettirmek istiyoruz.

 

Talep oldukça üretimimizi artırabiliriz. 2016 tasarımları için 6 veya 7 model daha çıkaracağız.

 

 Hedef kitlenizi nasıl belirlediniz?

 

Ülkemizde kamplarda ve sahillerde ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde satılabilecek düzeyde ucuz yerli gözlük üretimi var. Çin’den gelen firmalar ve distribütör firmalar var. Biz hedef kitlesi olarak A, A Plus ve B’den oluşan üst gelir seviyesini seçtik. Burada da istediğimiz hedeflere ulaştık. Ajda Pekkan, Sibel Can ve Hande Yener gibi tanınmış isimler Papary’i beğenerek kullanıyor. Muazzez Ersoy geçen hafta geldi ve dört model birden aldı. Üst segmentte hem bir tasarımcı olarak hem de Türk markası olarak orada tutunabilirsek çok daha önemli bir hedef yakalamış olacağız.

 

dadea21

 

Yurtdışından da talep alıyor musunuz?

 

Paris’te bir optisyen internette modellerimizi çok beğenip bizden talepte bulundu. Muhtemelen Ağustos’ta ona ihracat yapacağız. Nice’den ve Kuzey Kıbrıs’tan talep var. Azerbaycan ve Kuveyt’le görüşüyoruz. Papary yeni bir marka olmasına rağmen bu taleplerin olması doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Daha hızlı gelişmesini biz de istemiyoruz. Çok iyi bir ekip kurduk. İki Fransız tasarımcımız ve iyi bir pazarlama ekibimiz var. Kendi mağazamızda ve partner bayiler ve gözlükçülerde satıyoruz.

 

 

Papary’i satarken diğer markalardan farklı sunum yapıyor musunuz?

 

Ben belki biraz idealist davranarak Papary’i burada diğer markalardan öne çıkarmak istemiyorum. Hatta satış esnasında kendi markamız ve tasarımımız olduğunu bile beyan etmiyoruz. Satıcılar direk ona yönelmiyorlar. Diğer markalar içinde normal yerini alıyor. Şunu görüyoruz ki Türk insanını tanıdığımız için renk, model, tasarım, fiyat ve kalite yönüyle insanların yüzde 60’ı bizi tercih ediyor. Satış gerçekleştikten sonra ürünün bizim markamız ve modelimiz olduğunu söylüyoruz. O zaman tebrik ediyorlar. Baştan algı yönelimi yapmadığımız için daha dikkat çekici ve kabul edilir bir durum ortaya çıkıyor. Özellikle öne çıkarmaya çalışmıyoruz. Diğer markaların yaşadığı bütün süreci yaşamasını istiyoruz. Rekabet ortamına dayanabiliyorsa devam edeceğiz. Yoksa boşuna yatırım yapmış oluruz. Organik bir büyüme içindeyiz. Çok fazla ticari hamle yapmıyoruz.

 

Ülkemizde maalesef yabancı hayranlığı üst seviyede. Papary ile buna karşı duruş sergilediğinize inanıyor musunuz?

 

Tam da bahsettiğiniz konu üzerinden hareket ediyoruz. Bazı markaları bizde tercih ediyoruz, inkar etmemek lazım. Kaliteli ve iyiler ama hepten buna teslim olmamak lazım. Bizim mantığımız ve felsefemiz bu yönde. Yabancılarla aynı seviyede ya da onlardan daha iyi ürünler yapabilecek eğitim ve altyapıya sahibiz. Biz üretici firmalar olarak o kaliteyi ve üstünlüğü yakalarsak ülkemizde yakalamış olacak. O yüzden bizimde artık bir şeyler yapmamız gerekiyor. Eskiden çok fazla dil bilen, mühendis ve mimarımız gibi teknik insanımız yoktu. Şimdi bu tarz teknik insanlarımız varsa o zaman helva yapma zamanımız geldi demektir. Bizde tam bunu yapıyoruz. 33 yıldır gözlük sektöründe olan bir meslek duayeni olarak böyle bir hamle yapmam benden bekleniyordu. Bütün meslektaşlarım adına bu riski aldım. Müşterilerimizin çoğu ki bunlar toplumun tanıdığı lider işadamlarının hepsi beni bu konuda tebrik ediyor ve destek oluyor. Geç bile kaldığımı düşünüyorum. İnsanlar toplumda bir beklentiye girmişler. Hiç kimse çekinmesin imkanı varsa cesaret etsin çünkü Türk toplumu kendinden birilerine sahip çıkma erdemine ulaşmış durumda.

 

Ben belki çok başarılı olabilirim; belki de olamayabilirim ama benden sonrakiler muhakkak başarılı olacaktır.

 

Gözlük modellerinde bu yıl ve gelecek yıl modası nasıl olacak?

 

Gözlük tamamlayıcı bir aksesuar olduğu için modayı çok etkileyen üründür. Bu sene renkli, aynalı, metal kemik karışımı olan biraz iri gözlükler çok modaydı. Yine Led camlar çok modaydı. Önümüzdeki yıl da yine bu seneki tasarımlar moda olacak. Seneye rekabet yoğunlaştığı için detaylar biraz daha çoğalmaya başlayacak. Muhtemelen aynı çizgide devam edilirken markalar detaylarda kendilerini farklılaşarak yola devam edeceklerdir.

 

Saat gibi gözlük koleksiyonu yapan müşterileriniz var mı?

 

Var tabii. Ben Mehmet Ali Erbil’in Çarkıfelek’te sponsoruyum. Bakımını yaptığım için biliyorum. 60’ın üzerinde gözlüğü var. Koleksiyon yapanlar var. Ondan daha fazla gözlüğü olan insanlarda var. Ülkemizde de artık gözlüğü aksesuar gibi kullanan bir kültürel düzey var.

 

Kıyafetine, işine, bulunduğu ortama göre gözlük bulundurulması gerekiyor…

 

Gözlük fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi olan çok insan var. Ne diyeceksiniz?

 

Gözlük olayını hep arabaya benzetirim. Bütün araçların en ucuzu da en pahalısı da sizi işinize ve evinize götürür. Ancak sizi taşırken hissettirdiği bir konfor vardır ve bu konforu; materyalleri, aksesuarları, yakıtı ve güvenliği ile sağlar. Yani aracın pahalı olmasının bir sebebi vardır. Gözlükte de durum aynı şekilde… Sağlıklı olması, ömrünün uzunluğu, materyalinin sağlamlılığı, camının modaya yakın olması, modelin yeni olması,  markanın değeri gibi özellikler fiyatı değişiyor. İnsanlar az bütçe ayırdıysa ucuz gözlük bulabilir. İyi bir gözlük alması gerekiyorsa yüksek bütçe ayırması gerekiyor. İnsanların iyi markadan, iyi metaryalden, güncel bir modelden alırken buna, “Pahalı” demesi doğru değil. O zaten o felsefeyle çıkmış bir üründür. Pahalıdır çünkü malzemesi pahalıdır ve ulaşmak için daha çok bedel ödenmesi gerekir. Gözlükte ucuz ve pahalı diye bir şey yok. Sizin tercihleriniz var.

 

Gözlük alacaklara tavsiyeleriniz nelerdir?

 

Kesinlikle bildikleri ve güvendikleri ruhsat sahibi gözlükçülerden bildikleri, sertifikalı gözlük almalarını tavsiye ediyorum. Özellikle çocuklar bu konuda çok hassas. Kalitesiz gözlük, gelişim çağındaki gözlere direkt zarar verir. İleri yaşlarda katarakt olmasını sağlar. Sarı nokta gibi bir sürü göz hastalığına ve görme kayıplarına neden olur…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.